A public opinion study was made in 1937.
1937'de bir kamu oyu araştırması yapıldı.
The medicine made me very sleepy.
İlaç çok uykumu getirdi.
She made her first appearance as a musician.
İlk görüntüsünü bir müzisyen olarak yaptı.
He made two mistakes in the English test.
İngilizce testinde iki hata yaptı.
He has made remarkable progress in English.
İngilizcede dikkate değer bir ilerleme kaydetti.
He made remarkable progress in English.
İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.
The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
He made me go against my will.
İrademe karşı beni gönderdi.
He made an effort to get to the station early.
İstasyona erken varmak için çaba harcadı.
I made the changes you asked for.
İstediğin değişiklikleri yaptım.
I've made a mistake, though I didn't intend to.
İstemesemde, bir hata yaptım.
Made in Italy, these jeans were very expensive.
İtalya'da yapılmış bu kot pantolon oldukça pahalı.
Do you think I'm made of money?
İyi para kazandığımı düşünüyor musunuz?
The study made it clear that smoking ruins our health.
Çalışma sigara içmenin sağlığımızı mahvettiğini netleştirmiştir.
Have you made progress in your studies?
Çalışmalarında ilerleme kaydettin mi?
I've made up my mind to give back all the money I stole.
Çaldığım bütün paraları geri vermeye karar verdim.
I made tea.
Çay yaptım.
I made a rookie mistake.
Çaylak bir hata yaptım.
The couple quarreled, but soon made up.
Çift tartıştı ama kısa sürede uzlaştı.
Chocolate is made from cocoa beans.
Çikolata kakao çekirdeklerinden yapılır.
Strawberries are made into jam.
Çilekler reçel yapılır.
She made the boy into a fine man.
Çocuğu iyi bir insan olarak yetiştirdi.
A boy made off with some money.
Çocuk biraz parayı çaldı.
The boy made his parents happy.
Çocuk ebeveynlerini mutlu etti.
The boy made fun of the girl.
Çocuk kızla alay etti.
The boy made a fool of himself.
Çocuk kendisini aptal yaptı.
She made cookies for the children.
Çocuklar için kurabiye yaptı.
The children made a small hole in the ground for their game of marbles.
Çocuklar meşe oyunları için yerde küçük bir oyuk açtılar.
The children made sculptures out of wire.
Çocuklar telden heykeller yaptı.
She made up for lost time by working hard.
Çok çalışarak kaybedilen zamanı telafi etti.
He made a very valuable discovery.
Çok değerli bir keşif yaptı.
I made too many Salisbury steaks.
Çok fazla sayıda Salisbury bifteği yaptım..
I think you've made a terrible mistake.
Çok kötü bir hata yaptığını düşünüyorum.
Don't think I'm made of money.
Çok para kazandığımı düşünme.
He made several serious mistakes.
Çok sayıda ciddi hatalar yaptı.
The hungry boys made for the restaurant.
Aç çocuklar restorana doğru gitti.
Frankly speaking, you made a mistake.
Açıkçası, bir hata yaptın.
I made a lucky guess.
Şanslı bir tahmin yaptım.
He took off his hat and made a polite bow.
Şapkasını çıkardı ve kibarca selamladı.
Wine is made from grapes.
Şarap üzümden yapılır.
Her success at singing made her famous.
Şarkı söylemedeki başarısı onu meşhur etti.
He didn't like to sing but they made him sing.
Şarkı söylemekten hoşlanmıyordu fakat onlar ona şarkı söylettiler.
She made her crying baby drink some milk.
Ağlayan bebeğine biraz süt içirdi.
The student made a reasonable request.
Öğrenci makul bir ricada bulundu.
The speech made by the student was interesting.
Öğrenci tarafından yapılan konuşma ilginçti.
The teacher made me repeat the sentence.
Öğretmen bana cümleyi tekrarlattı.
The teacher made us repeat the word.
Öğretmen bize kelimeyi tekrarlattı.
The teacher made him stay after school.
Öğretmen okuldan sonra onun kalmasını sağladı.
Our teacher made us clean the room.
Öğretmenimiz bize odayı temizletti.
He made a polite bow to his teacher.
Öğretmenini kibarca selamladı.
A loud noise made him jump.
Şiddetli gürültü onu hoplattı.
The heavy rain made them put off their departure.
Şiddetli yağmur, onların kalkışını erteledi.
Never knew before what eternity was made for. It is to give some of us a chance to learn German.
Şimdiye kadar ebediyetin ne için var olduğunu bilmezdim. Aramızdan bazılarının Almanca öğrenmesine bir şans vermek içinmiş.
My grandfather made the company what it is today.
Şirketi bugünkü durumuna büyükbabam getirdi.
He made a speech on behalf of our company.
Şirketimizin adına bir konuşma yaptı.
You made a wise decision.
Akıllıca bir karar verdin.
I made dinner.
Akşam yemeği yaptım.
After dinner, a movie announcement is made.
Akşam yemeğinden sonra, bir film duyurusu yapılır.
The actress made her debut when she was eight.
Aktrist sekiz yaşındayken ilk kez sahneye çıktı.
We have made numerous improvements to our house since we bought it.
Aldığımızdan beri evde birçok iyileştirmeler yaptık.
Germany made an alliance with Italy.
Almanya İtalya ile ittifak yaptı.
Germany is made up of sixteen Länder.
Almanya on altı eyaletten oluşur.
Sixty minutes make an hour, and a minute is made up of sixty seconds.
Altmış dakika bir saat eder ve bir dakika altmış saniyeden oluşur.
Seriously though, episode 21 made me almost cry while laughing.
Ama cidden, gülerken bölüm 21 neredeyse beni ağlatır.
My uncle made me serve as interpreter.
Amcam bana çevirmen olarak görev yaptırdı.
My uncle made a fortune.
Amcam bir servet yaptı.
My uncle made a will last year.
Amcam geçen yıl bir vasiyet hazırladı.
America is made up of 50 states.
Amerika 50 eyaletten oluşmaktadır.
The United States is made up of 50 states.
Amerika 50 eyaletten oluşmaktadır.
Have you made much progress in English in America?
Amerika'da İngilizcede büyük ilerleme yaptın mı?
He made friends with her in America.
Amerika'da onunla arkadaş oldu.
She made up her mind to go to America.
Amerika'ya gitmeye karar verdi.
Amy made an effort to stand up.
Amy ayağa kalkmak için bir çaba sarfetti.
He made an official visit to the French president the day before yesterday.
Önceki gün Fransız cumhurbaşkanına resmi bir ziyaret yaptı.
He made an important scientific discovery.
Önemli bir bilimsel keşif yaptı.
He has made a significant decision.
Önemli bir karar aldı.
He made his suggestion very tactfully.
Önerisini çok nazik biçimde yaptı.
The treaty made Texas independent.
Anlaşma Texas'ı bağımsız hale getirdi.
He was made to sign the contract against his will.
Anlaşmayı cebren imzaladı.
They made up and became friends again.
Anlaşmazlığı giderdiler ve tekrar arkadaş oldular.
I made a doll for Ann.
Ann için bir bebek yaptım.
I made Ann a doll.
Ann'e oyuncak bir bebek yaptım.
Mother made me clean the bathroom.
Annem bana banyoyu temizletti.
My mother made me a white dress.
Annem bana beyaz bir elbise yaptı.
My mother made me a bag.
Annem bana bir çanta yaptı.
My mother made me a sweater.
Annem bana bir kazak yaptı.
My mother made me a Christmas cake.
Annem bana bir Noel pastası yaptı.
My mother made me take some medicine.
Annem bana biraz ilaç içirtti.
My mother made some new clothes.
Annem bana birkaç yeni giysi yaptı.
My mother made me a new dress.
Annem bana yeni bir elbise yaptı.
My mother made me study.
Annem beni çalıştırdı.
My mother made a sweater for me.
Annem benim için bir kazak yaptı.
Mother made us cheese sandwiches for lunch.
Annem bize öğle yemeği için peynirli sandviç yaptı.